GÜRÜLTÜ İLE OLUŞAN İŞİTME KAYIPLARI VE ALINACAK ÖNLEMLER
GİRİŞ
Üzerinde önemle durmamız gereken gürültü, sadece iş
yerinin değil, aynı zamanda günümüz yaşamında insanların büyük bir bölümünün
sorunudur. Bu sorunun boyutu ve olumsuz etkileri giderek büyümektedir.
Yüzyılın baş derdi olan gürültü
için yıllar önce Robert KOCH’un sözlerine hak vermemek mümkün değildir.
”Kolera ve Veba gibi hastalıklarla olduğu gibi, gürültü ile mücadele
edeceğimiz yıllar yakındır”. Fakat bu bela ile insanlık halen yeteri kadar
mücadele etmemektedir.
Yaşamın her evresinde bir çok
nedenlerle oluşabilen işitme kayıpları insanlık tarihi boyunca bir sorun
oluşturmuştur. İşitme kayıpları bir çok nedenden dolayı oluşabilir. Bu
nedenlerden en önemlisi endüstride çalışan kişilerin maruz kaldığı gürültülü
işlerdir.
Endüstride daha etkin ve hızlı makineler gürültü seviyesinin yükselmesine
neden olmuştur.Ülkemiz endüstirisinde de en sık rastlanan meslek hastalığı,
gürültü ile oluşan işitme kayıplarıdır. SSK istatistik yıllıklarında
çok fazla rastlanmayan, endüstriyel işitme kaybına sahip insan sayısının
200.000’i aştığı tahmin edilmektedir.
Endüstriyel açıdan çok önemli bir sağlık riski oluşturan gürültü,
genel halk sağlığı açısından da önemli bir sağlık sorunudur. Özellikle
İstanbul’un değişik semtlerinde aralıklarla yapılan uzun süreli ölçümlerde
bütün değerlerin “Gürültü Yönetmeli”ğinde müsaade edilen değerleri
geçtiği görülmektedir.
Başlangıçta tüm dikatler gürültünün insan kulağındaki etkisi üzerine
yoğunlaşmışken, son 40 yıldır kulak dışı etkileride dikkate alınmaya
başlandı (dalgınlık, unutkanlık, psikolojik etkiler, konuşma bozukluğu,
çalışma gücünün azalması gibi).
Öncelikle şunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız: Gürültü sonucu işitme
kaybının tedavisi bugün tıbben olanaksızdır.
Gürültünün kulaktaki etkisinin daha iyi anlaşılabilmesi için gürültünün
tanımını, kulağın yapısını ve işitme mekanizmasını kısaca açıklayalım.
GÜRÜLTÜNÜN TANIMI
İnsanın ruhsal ve fiziksel yapısını olumsuz yönde
etkileyen gürültüyü tanımlayabilmek için sesin fiziksel nitelikleri ve işitme
konusuna değinmekte yarar vardır.
Ses:
Gaz, katı ve sıvı cisim moleküllerinin hava basıncında yaptıkları
dalgalanmaların kulaktaki etkisinden oluşan bir duygudur.
Gürültü: Genellikle
istenmeyen ses olarak tanımlanmaktadır. Gelişi güzel bir yapısı olan bir
ses spekturumudur ki, hoşa gitmeyen, istenmeyen, rahatsız edici ses olarak tanımlanabilir.
Ses ise titreşim yapan bir kaynağın hava basıncında yaptığı
dalgalanmalar ile oluşan ve insanda işitme duygusu uyandıran fiziksel bir
olaydır. Fiziksel kavram olarak ses ile gürültü arasında fark yoktur.
Gürültü genellikle yapay olarak ortaya çıkan, niteliği ve niceliği
bozulmuş, arzu edilmeyen seslerdir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, arzu
edilmeme kavramı, gürültünün subjektifliğini, yani kişiden kişiye değişkenlik
gösterebileceğini, dolayısıyla psikolojik ve nörovegetatif sistem üzerine
etkilerinin de insanlarda farklı farklı olabileceğini göstermektedir. Gürültünün
anlamlı bir biçimde kişiden kişiye farklılık göstermeyen en önemli
etkisi, işitme üzerine etkisidir.
Bu iki genel tanımdan sonra Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO)
63.konferansında imzalanan sözleşmenin 3.maddesinde gürültüyü nasıl tanımladığına
baktığımızda “Gürültü terimi, bir işitme kaybına yol açan veya sağlığa
zararlı olan veya başka tehlikeleri ortaya çıkaran bütün sesleri kapsar”
denildiğini görmekteyiz. Bizim içinde gürültüyü insan sağlığıyla
birlikte alan bu tanım önemlidir.
Sesin niteliğinin bozulması, frekansları farklı bir çok ses dalgasının üst
üste gelmesidir. Diğer bir deyişle gürültünün frekans spekturumuna bakıldığında,
bir çok frekansta seslerin yer aldığı bilinmektedir. Sesin niceliğinin
bozulması ise, ses ne kadar nitelikli ve hoşa
gider şekilde olursa olsun şiddetinin insan vücuduna zararlı bir değere ulaşmasıdır.
Örneğin hoşumuza giden çok güzel bir müziğin ses şiddetinin 90 dB (A ) düzeyini
gçmesi işitme kayıplarına neden olacaktır. Tabiki gürültünün bu etkisi
sonuçları en kolay biçimde
görülebilen etkisidir. Psikolojik ve nörovegetatif sistem etkileri daha düşük
şiddetteki seslerde dahi başlayabilir.
Desibel:
İnsan kulağı 0,0002-2000dyne/cm2’lik basınçlara yanıt verebilen bir
organdır. Ses şiddetinin değerlendirilmesinde gereksiz ölçüde büyük sayılar
ile çalışmalardan kaçınmak için bağıl(relatif) birim cinsinden desibel (db)
kullanılır.
Frekans:
Fiziksel olarak ses bir dalga hareketi olduğundan her dalga hareketi gibi
sesinde bir frekansı vardır. Kabaca ses basıncının saniyede oluşan titreşim
sayısıdır.
Genellikli Hertz (Hz ) olarak ölçülür. Normal yetişkin bir insan 16
Hz’den 20000 Hz ‘e kadar olan frekans bölgelerindeki sesleri işitebilir.
Orta ve yüksek frekanslardaki sesleri duyma yeteneği ilerleyen yaşla birlikte
azalır.