'SAĞLIK haber    http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=290452 alınmıştır    03.11.2011
İşitme kaybı beyindeki algılama hücrelerini öldürüyor

 İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Erkan Karataş, işitme kaybında erken tanının önemine işaret ederek, 4-5 yaşına kadar bir bebeğin işitme kaybı nedeniyle tedavi edilmemesi halinde beyindeki algılama hücrelerinin öleceğini belirtti
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Erkan Karataş, Sağlık Bakanlığı'nın son yıllarda başlattığı ''Yenidoğan İşitme Taramaları''nın çocukların geleceği açısından çok önemli olduğunu vurguladı.

Kulağın beyni uyarmamasıyla beyindeki algılama hücrelerinin 4–5 yıl içinde tümüyle geri dönüşümsüz olarak ölebileceğine dikkati çeken Karataş, bu durumda kulağın sonradan çalışması halinde bile algılamanın mümkün olmayacağını ifade etti.

Dünyada yenidoğan işitme taramalarının öneminin anlaşıldığını ve yapılmaya çalışıldığın hatırlatan Karataş, ''Binde bir görülen bir işitme kaybının tanısı erken konulabilirse tedaviyle bebeğin veya çocuğun işitmesi mümkün olabiliyor. Ancak bu durum için kritik bir yaş aralığı var. Eğer 4–5 yaşına kadar bir bebek işitme kaybı nedeniyle tedavi edilmezse beyindeki algılama hücreleri de ölür. Bu hastanın konuşması da mümkün olmaz. Hiç duymayan bir bebek 2–3 yaşında biyonik kulak operasyonu geçirirse, 6 yaşında akranları gibi eğitim alabilir'' diye konuştu

Akraba evliliklerinde daha sık görülüyor

Bazı ülkelerde binde bir, bazı ülkelerde ise binde 3 bebekte görülen işitme kaybının akraba evliliklerinin daha sık olması nedeniyle Güneydoğu Anadolu bölgesinde binde 4-5 bebekte görüldüğünü bildiren Karataş, işitme cihazları ve biyonik kulak ameliyatıyla her seviyede kaybın tedavi edilebildiğini belirtti. Karataş, ''Önemli olan erken tanı. Gecikmiş tanının hiçbir önemi yok'' dedi.

Sağlık Bakanlığı'nın bu konuda son 3–4 yıldır ciddi çalışmalar ve projeler üretmeye başladığına işaret eden Karataş, ancak toplumda bu konuda bilinçlenme çalışmalarının eksik olduğunu ifade etti.

Hekimlerin ve yardımcı sağlık personelinin mutlaka ebeveynleri ''yenidoğan işitme taramaları'' ile ilgili bilgilendirilmesi ve aydınlatılması gerektiğine işaret eden Karataş, ''Erken tedavi ile de bu kişilerde işitme ve konuşma özrü olmayacak, toplumda özürlü sınıfında sağır ve dilsiz olarak adlandırılan kişiler olarak yaşamaları gerekmeyecek'' değerlendirmesinde bulundu.

Sağlık Bakanlığı'nın bu durumu ciddi olarak ele almasını, kampanyalarla, ünlülerden destek alarak hazırlanabilecek reklam filmleriyle toplumu aydınlatmasını isteyen Karataş, ''Bebekler duysun'' sloganıyla her yenidoğan bebeğin işitme taraması yapılması için herkesin çalışması gerektiğini belirtti.

3 Kasım 2011

 
 Haber Sağlık - 18.10.2005

Gürültü kirliliği kötü sonuçlara gebe

Devamlı olarak limiti aşan gürültülere maruz kalmak kulak sağlığında kalıcı sorunlara yol açabiliyor. Cerrahi yöntemler de sonuç vermiyor.

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, aşırı gürültünün akustik travmaya (sesin kulakta yaptığı hasar) nasıl yol açtığını anlattı:

"Kulak, dış kulak, orta kulak, iç kulak olmak üzere üç bölümden oluşur. Orta kulaktaki örs, çekiç ve üzengi kemikçikleri iç kulağa sesin iletilmesine yardımcı olurlar.

İşitme ve dengeye hassas hücreler iç kulakta bulunurlar. Ayrıca beyine giden işitme siniri de iç kulaktadır. Ses dalgaları dış kulaktan girerek kulak zarına çarpar ve zarda titreşim oluşur.

Bu titreşimler orta kulağın küçük kemikçiklerine iletilir ve kemikçikler yoluyla iç kulağa buradan da işitme sinirine geçerler. İç kulağın burada önemli bir görevi vardır.

Gelen oluşan titreşimler burada sinir uyarıları haline dönüşür ve beyine gider. Beyin de gelen bu uyarılara ayırt eder. Aşırı ses iç kulaktaki sinir uçlarını öldürür ve aşırı sese maruz kalma süresi uzadıkça daha fazla sinir ucu ölür.

Bu da işitme kaybına yol açar. Ölen sinir uçlarını tekrar düzeltmek mümkün olmadığı için aşırı gürültünün vereceği hasar da kalıcı bir hal alır."

Gürültü nedeniyle meydana gelen işitme kaybının önüne, gürültünün azaltılması veya önlenmesiyle geçilebileceğini açıklayan Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, "zaman zaman kişiler aşırı gürültüye alıştıklarını düşünebilirler. Ama bu işitme kaybının işaretlerindendir" dedi.

İki temel belirleyici frekans ve şiddet

Sesin iki temel belirleyicisinin frekans ve şiddet olduğuna da değinen Haliloğlu, "sesin şiddeti doğrudan kulak zarına ulaşan mekanik basınçla ilişkilidir ve desibel (dB) olarak ölçülür. Kulağımız 0-140 dB arası sesleri algılar. 140 dB kulakta ağrı, kulak zarında yırtılma gibi etkiler yapar" diye konuştu.

Frekansın ise saniyede geçen titreşim sayısı olduğunu ve biriminin hertz (Hz) olduğunu vurgulayan Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, "insan kulağı 20-20 bin Hz arasındaki sesleri duyar. Bu sınırın altındaki seslere infrasonik, üstündeki seslere de ultrasonik sesler denir" dedi.

Konuşma sesi aralığının 500-2 bin Hz arasında değiştiğini de sözlerine ekleyen Haliloğlu, "uluslararası standartlara göre, işitme sistemine zarar veren gürültü düzeyi 100-10 bin Mhz ve 85 dB düzeyidir" yorumunda bulundu.

Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, sesin kaynağının çok yakınında bulunmanın iç kulaktaki tahribatı artırdığına da değindi:

"Her türlü ateşli silahları kullanmak veya kullananların yanında bulunmak, hoparlörlerin yakınında olmak, yüksek sesle walkman benzeri aletleri dinlemek işitme kaybının sorumluları arasında yer alıyor.

Özellikle kapalı eğlence yerlerinde ses zaman zaman 100 desibelin üzerine çıkabiliyor. Walkman’i ise her ne kadar çok yüksek sesle olmasa bile sürekli dinlemek tehlikeli olabiliyor.

Uçak, helikopter sesleriyle gürültülü çalışan otomobiller, motosikletler ve diğer taşıtları da bu kategoriye koymak gerekiyor.

Bu nedenle gürültülü ortamlardan ve gürültü kaynaklarından mümkün olduğunca uzak durulmalı."

Gürültü ne zaman tehlikeli?

Kulak çınlaması ve yüksek sese sinirlilik reaksiyonu da görülebildiğini vurgulayan Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, "kalp hızı ve kan basınca veya mide asidinde artma görülebiliyor. Çok yüksek ses güç görevleri yerine getirmeyi dikkati dağıtmak suretiyle azaltıyor. Bu nedenlerle eğer gürültülü bir ortamda çalışılıyorsa işitme koruyucusu kullanmak gerekiyor" dedi.

Yüksek sese karşı alınabilecek önlemler

Alınacak basit önlemler arasında kulak tıkacı, kulak maskesi veya koruyucu kulaklık kullanmak geliyor.

Uygun, iyi oturmuş tıkaçların sesi 15-30 db azaltabildiğine de değinen Opr. Dr. Tamer Haliloğlu, "mümkün olduğunca kulak kanalını tıkamalarına dikkat etmek gerekir. Kulağı kaplayacak şekilde oturan ve kulak kanalının tüm çevresini bloke eden kulak maskeleri de oldukça faydalıdır" dedi

Riskli meslek gurupları:

Fabrikada makine başında çalışanlar
Ateşli silah kullananlar (asker, polis)
Dj’ler
Ses tesisatı yapanlar
Tonmeisterler
Helikopter ve uçak pilotları
Müzisyenler (özellikle Rock müzik yapanlar)
Otomobil yarışçıları
Call Center çalışanları (kulaklıkla çalışanlar)