Japon kültürünün binlerce yıldır
bir parçası olan Kaizen, Japonca ‘Kai’;
‘Değişim’ ve ‘Zen’
; ‘İyi olmak’
kelimelerinden türemiştir. Birleştirilmiş haliyle
‘daha iyiye değişim’ olarak tanımlayabiliriz. Kaizen
Japonya’nın ikinci dünya savaşı sonrasında gelişen
ekonominisinde, yapı taşı olarak yer alan bir
yönetim felsefesi
olmasına karşın, ben Kaizen’i
günlük yaşantımızda uygulayabileceğimiz küçük ve
sürekli değişimlerle yaşam kalitenizi arttırmayı
hedefleyen bir Japon Felsefesi olarak ele alacağım.
Yönetim sistemi olarak bakıldığında
farklı uygulamarı da kapsayabilecek olan Kaizen’nin
günlük hayat boyutunda, dayandığı temel öğe
verimliliktir.
Kaizen sürekli ve küçük
gelişimlerle verimliliğin arttırılması amacını
taşır. Verimliliği arttırmak için kullanılan
yöntemlerden biri tasarruftur. Ya da israfı önlemek.
Örneğin, Japonların bisikleti sıklıkla kullandıkları
ülkemizde bilinmektedir. Bu alışkanlığın özünde,
zamandan ve enerjiden tasarruf yatar. Aynı şekilde
özel otomobil ya da otobüsün yerine tren
kullanımının çok daha yüksek oranda olmasının sebebi
de aynı felsefenin uygulanıyor olmasından
kaynaklanmaktadır.
İnsancıllaştırmak
Kaizen için yapabileceğimiz
bir başka tanım ‘insancıllaştırmak’ olabilir. Kaizen
insana aklını ve fiziksel yeteneklerini daha etkin
kullanma yolunu gösterir. Şöyleki insanın doğasında
sürekli daha iyi bir dünya içinde yaşama dürtüsü
vardır. Hep daha iyi bir yaşam için çabalayıp
dururuz. Sanırım bunun yolu da daha etkin bir birey
olmaktan geçiyor. Kendimiz için kişisel gelişim
hedefleri koyup, uygulamış olabiliriz. Kaizen bu
uygulamanın devamlılığını, yani sürekli kişisel
gelişimi uygulama yöntemidir. Hergün daha iyiye
doğru bir adım atmak…
Plan
Yapmak
Organize etmek ya da zamanı
daha etkili kullanmak, verimliliği arttırmanın
birbaşka yoludur. Eğer bir Japon tanıdığınız varsa,
sürekli olarak bir yoğunluk içinde olduklarını
bilirsiniz. Bunun sebebi günlük, aylık, yıllık,
hatta gelecek yılki kış tatilinde gideceği yer için
önceden plan yapan Japonların sayısı az olmasa
gerek. Zamanı verimli ve etkili kullanmanın yolu
düzenli olarak program yapmaktan geçmektedir.
Doğu
tarzı değişim
Kaizen, batılı felsefelerin
kökten değişimlerle kısa sürede sonuç elde etme
yönteminin tamamen zıttı bir felsefedir. Kaizen,
değişime odaklı, küçük adımlarla hayatın her bir
noktasını sürekli olarak geliştirme esasına dayanır.
Kaizen öğrenmeye odaklı bir hayat biçimini
destekler. Sürekli kişisel gelişimin ve yaşam
kalitenizin yükselmesi için üzerinde düşünebileceğiz
uygulama alanlarına bir kaç örnek verebiliriz;
- üretim kaliteniz
(örnekler, öğrenci için ödev ve projeler,
ebeveyn için çocuğunuz)
- düşüncelerinizin kalitesi
- ilişkilerinizin kalitesi
Kaizen her kültüre uygulanabilir
“Kaizen felsefesinin
başarısı, uygulama alanı Japon Kültürüne has bir
yöntem olmaması, dolayısıyla farklı kültürlerde
de rahatlıkla uygulanabilmesidir.”
Masaaki İmai, Kaizen Enstitüsü Kurucusu
Kaizen
ini nasıl uygularım diyorsanız, bir kaç
öneri;
-
Sevmek:
Sevmediğiniz alışkanlıklarınızı seveceğiniz
alışkanlıklarla değiştirmeyi deneyebilir, ya da
sevmediğin fakat size yararlı olacağını
düşündüğünüz şeyleri denemeye, ya da sevmeye
çalışabilirsiniz.
-
Plan Yapmak:
Eğer bugüne kadar yapmadıysanız, küçük çaplı
plan yaparak zamanınızı daha etkin kullanmaya
başlayabilirsiniz.
-
Öğrenmek:
Özellikle ilgi alanınızda yeni şeyler öğrenerek
sürdürülebilir sürekli kişisel gelişimi
uygulayabilirsiniz.
bu sayfa
http://www.japonya.org/kultur/kaizen-hayatta-verimlilik/
den alınmıstır.
Kişisel
Gelişim'e çok güzel bir yazı:
(Kişisel Gelişim)sayfasından alınmıştır.
BAŞARISIZLIĞIMIZ BİR İÇ HASTALIKTIR
ADNAN ŞİMŞEK
Ünlü Japon sanayici Konosuke Matsushita 1988’de
verdiği bir konferans esnasında ABD’li yöneticilere
şöyle hitab ediyordu:
“Biz kazandık, siz kaybettiniz; biz kazanacağız ve
siz de kaybedeceksiniz. Hiçbirşey yapamazsınız,
çünkü başarısızlığınız bir iç hastalıktır.
Firmalarınız Taylor’un prensiplerine
dayandırılmıştır. Daha beteri kafalarınız da
Taylorlaştırılmıştır. Katı bir biçimde
inanmaktasınız ki, iyi yönetim yöneticilerin bir
tarafta, çalışanların diğer bir tarafta; bir başka
anlatımla iyi yönetim; bir tarafta düşünen adamlar,
diğer tarafta da yalnızca iş görebilen adamlar
anlamına gelmektedir. Sizler için yöneticilik,
yönetimin fikirlerini yumuşak bir biçimde
çalışanların ellerine ulaştırmak sanatıdır.
Biz Taylor’u aştık. İş dünyasının korkunç karmaşık
bir hale geldiğinin farkındayız. Risklerle,
beklenmeyenlerle ve rekabetle giderek artan biçimde
dolan bir çevre içinde hayatta kalabilmek son derece
büyük belirsizlikler içerir. Bu sebeple bir firma,
hayatta kalabilmek için tüm çalışanlarının sürekli
bağlılık taahhüdüne sahip olmak zorundadır. Bizim
için yönetim fert ya da sınıf engellerinden
bağımsız, topyekûn iş gücünün firma hizmetine şuurlu
bağlılığıdır.
Biz yeni teknolojik ve ekonomik talepleri sizlerden
daha iyi bir biçimde karşıladık. Biz biliyoruz ki
çok parlak da olsa birkaç teknokratın zekası, bu
talepleri karşılamakta tam manası ile yetersiz
kalır. Yalnızca topyekün çalışanların zekaları bir
firmanın yeni çevresinde karşılaştığı iniş, çıkış ve
ihtiyaçlarla yaşayabilmesine imkan tanır. Evet biz
kazanacağız ve siz kaybedeceksiniz. Çünkü sizler
zihninizi modası geçmiş Taylorizmden
kurtaramıyorsunuz, bizlerse ona hiç takılmamıştık.”
•••
Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombalarının düşüşünden
50 sene sonra, mağlup Japonya’nın bir sanayicisinin,
ABD’li yöneticilerin suratına tokat gibi çarpan bu
sözleri söyleyeceğini kim tahmin edebilirdi ki…
Acı bir mağlubiyeti zafere dönüştüren sır ne idi?
Vatanları için ölmeye karar veren kamikazelerin, iş
hayatının samuraylarını yetiştiren Japonya’nın
başarısının anahtarı ne idi?
KAİZEN
Bu
sualin cevabını “KAİZEN” yapılanmasında bulmak
mümkün. Japonya’da en sık kullanılan kelimelerden
biri olan “KAİZEN” iyiye doğru sürekli gelişmeyi
ifade eder. TKK (Toplam kalite kontrol) anlayışı da
KAİZEN şemsiyesi altında yer alan bir kavram.
Hedeflere katılım, takım çalışması, eğitim
programları, işbirliği, yetki ve sorumluluk
dağılımında getirdiği farklı yaklaşımlarıyla
gelişmenin lokomotifi.
KAİZEN felsefesi; işyerinde olsun, sosyal
ilişkilerde veya aile hayatında olsun, hayat
tarzımızın sürekli geliştirilmesi gerektiğini
söylemektedir.
Medyada hükümet yetkilileri ve politikacılar,
genelde ülkemiz politikacılarından farklı olarak her
gün “Dış ticaret dengemizin KAİZEN’i, sosyal refah
sistemimizin KAİZEN’i, eğitim modelimizdeki KAİZEN,
hukuk sistemimizdeki KAİZEN vb.” Beyanları ile
icraatlarını gözler önüne sermektedirler.
İki
günü bir olan zarardadır
İnanç
sistemimizde yer alan, fakat hayatımıza aksetmeyen
“İki günü birbirine eşit olan zarardadır” Hadisi
Şerifinin madde planındaki kısmi bir yansıması ile
eşdeğer bir manayı taşıyan KAİZEN kelimesi,
Japonya’da günlük hayatın bir parçası olmuş. Kaizen
hareketi, yöneticilerin dikkatinin en az %50’sinin
KAİZEN üzerinde yoğunlaşması gerektiğini ifade
etmektedir. Yöneticinin performans kriteri; kaizene
ayırdığı zamanla, rutin işleri yapmaya ayırdığı
zaman kıyaslanarak belirlenmektedir. Ustabaşıların
başarısı ise, işçilerden gelen iyileştirme önerileri
sayısına göre ölçülmektedir.
Matsushita’nın da çok güzel özetlediği gibi,
Taylorizm; “…Yöneticilerin bir tarafta, çalışanların
diğer bir tarafta; bir başka anlatımla iyi yönetim,
bir tarafta düşünen adamlar, diğer tarafta da
yalnızca iş görebilen adamlar manasına gelmektedir.”
Taylor modeli; insanın motivasyonunu tamamen havuç
ve sopa ile irtibatlandıran, tek sahada uzmanlaşmaya
önem veren, sadece kârlılığı hedefleyen, insanları
makinadan sorumlu makinalar gibi değerlendiren,
yönetimi beyin, işgörenleri el-ayak gibi gören bir
anlayışa sahiptir. Kaizen kavramında ise; insana
önem veren, insanı ön plana çıkaran, kâr üstü
hedefleri olan, hakiki motivasyonun havuç ve sopa
ile gerçekleştirilemeyeceğini savunan, insanları
birbiri ile yarıştırmayarak ekip ruhunu sağlayan,
hayat boyu istihdamı hedefleyen, aynı işte
uzmanlaşma yerine, rotasyon yoluyla iş
zenginleştirmeyi plana alarak işyerinde uzmanlaşmaya
imkan tanıyan bir sistemdir.
•••
Matsushita’nın konuşmasını bir de kendimiz açısından
değerlendirelim.
“Biz kazandık, siz kaybettiniz; biz kazanacağız ve
siz de kaybedeceksiniz. Hiçbirşey yapamazsınız çünkü
başarısızlığınız bir iç hastalıktır.”
Dert bilinirse, devası kolaydır. Bilmemek ve
anlamaya çalışmamak ise en büyük derdimizdir.
Ülkemizin kaliteye ve “kalite insanı” sayısındaki
artışa, çorak toprakların suya olduğu kadar,
ihtiyacı vardır.