SİYASAL İKTİDAR İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KONUSUNDA İNSANIMIZDAN YANA ADIM ATMAMAYA KARARLI

Ülkemizde kayıt dışı işyerleri hariç her gün ortalama iki yüz ellinin üzerinde iş kazası yaşandığı ve bu kazalardan dördünün ölümlü olduğu bilinmektedir. İki dakikada bir iş kazası yaşanan ülkemizde, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınması Devlet yönünden acil bir görevdir.

22.05.2003 tarihinde kabul edilen 4857 sayılı İş Yasası ile 50‘den fazla işçi çalıştıran işyerlerinde, iş güvenliğiyle görevli mühendis, işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu getirilmişti. Bu zorunluluğun yerine getirilmesine ilişkin çıkarılması gereken tüzük ve yönetmelikler, bugüne kadar siyasal iktidarca bir türlü yasanın amacına uygun bir şekilde düzenlenmemiş, aksine yasanın uygulanmasını zorlaştıran, işlevsizleştiren yönetmelikler ve tüzük taslakları hazırlanmıştır.

Bu düzenlemeler de doğal olarak Birliğimizce dava konusu edilmiştir. Yargı, amaca hizmet etmeyen, soyut ve uygulama gücü bulunmayan tüzüğü iade etmiştir. Birliğimizin başvurusu ile iş güvenliği mühendisleri ile teknik elemanları, iş güvenliği uzmanı adı altında eşitleyen, mesleki bağımsızlığı reddeden, eğitimi ticarileştiren, iş güvenliği hizmetini danışmanlık hizmetine indirgeyen bakanlık yönetmeliği de yargı tarafından iptal edilmiştir.

Siyasal iktidar şimdi de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı eliyle yargı kararları ve toplum beklentilerini yok sayan bir anlayışla İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri İle Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik adı altında düzenleme yapmış ve 15 Ağustos 2009 tarihinde yayımlamıştır.

Yönetmeliğe bakıldığında görülmektedir ki: 23 Haziran 2006 tarihinde Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi‘nin kararı ile Bakanlık bünyesinde oluşturulan komisyonda yer alan on iki kuruluşun işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki çalışmaları ve önerileri değerlendirmeye alınmamıştır. Birlikte iş yapma ve demokrasi kültürüne sahip olmayanlardan daha fazlası zaten beklenemezdi.

Siyasal İktidar, bu yönetmelikle 4857 sayılı Yasa‘nın gerekçelerine uygun düzenlemeler yapmak yerine Yasa‘nın tüzük çıkarma zorunluluğu ortadan kaldırmış, iş güvenliğiyle görevli mühendis ve işyeri hekimleri ile ilgili düzenlemeleri değiştirme yoluna gitmiştir.

Bununla da kalmamış, Bakanlık Genel Müdürlüğü olan ÇASGEM‘in, Teşkilat Yasası‘nda değişiklik yaparak müdürlüğün mühendis, mimar ve hekimleri eğitme hakkını elde etmesini sağlamıştır. Bilimi, tekniği ve aklı reddedenler, yasa değişikliği ile hak elde etmekte ve bunu da toplumsal bir ihtiyaca yanıt verme gerekçesi olarak sunmaktadırlar. Tüm bu değişiklikler, İş Yasası‘nın mutabakatla kabul görmüş maddelerinin amacını sakatlamış, aynı zamanda hukuka karşı hile yöntemiyle yargı kararları işlevsiz hale getirmiştir.

Mühendisler ve mimarlar yetkilendirildikleri alanlarda; yapı, maden, kimya, tekstil, sanayi vb. sektörlerde hizmet vermekten ve yaptıkları işlerden sorumlu kişilerdir. İş güvenliği konusunda bir yeterlilik tanımlaması yapılacaksa iş güvenliği mühendisi kavramı dışında bir kavram yaratmaya gerek yoktur. Mühendisler yaptıkları işin bilime, teknolojiye ve hukuka uygunluğu konusunda meslek odaları vasıtası ile ve yargı yolu ile denetlenirler. Aldıkları akademik eğitimin kazandırdığı bilginin ve değerlerin korunması da odaları aracılığı ile yaşam boyu meslek içi eğitim ve meslekte gelişim çalışmaları ile sağlanmaktadır. Dolayısıyla, meslek odaları bu yapının vazgeçilmez örgütlü yapılarıdır. Siyasal iktidar bunu algılamak zorundadır.

Adı geçen düzenleme, yine çalışanın canını, sağlığını ve güvenliğini yok saymıştır. Kazaya uğrayan kişinin, ailesinin ve toplumun kaybı yine öncelikler arasında yer almamıştır.

Bu Yönetmelik ile öncelikle iş kazalarının sık yaşandığı işyerleri kapsam dışı bırakılmış, mühendislerin almış olduğu akademik mühendislik eğitimi yok sayılarak unvan bakımından meslek lisesi düzeyine indirilmiş, mühendislerin eğitimi ve sunacakları hizmet ve iş akitleri piyasa koşullarına teslim edilmiştir. Yani işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı tam bir pazar, aktörler de tacir konumuna getirilmiştir. Her şeyden önce bireye, ailesine, toplumsal işgücü kaybına, işletmeye ve ülke ekonomisine ağır fatura çıkaran bir konu piyasalaştırılamaz. Siyasal İktidar bunu da algılamak zorundadır.

Ülkemizin en ciddi sorunlarından biri olan işçi sağlığı ve iş güvenliği olgusu, iktidarın ele aldığı yol ve yöntemle çözüme kavuşturulacak bir sorun değildir. Kamu düzeni, güvenliği ve sağlığını ilgilendiren bu konunun kamusal hizmet anlayışı ile ele alınmadığı müddetçe çözümü olanaklı değildir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda Önce insan anlayışının dışındaki her türlü düzenleme yanlıştır.

Siyasal iktidardan, her şeyin ticarileştirilemeyeceğini, kamu yararı diye bir kavramının, sosyal hukuk devletinin olmazsa olmazı olduğunu algılamasını beklerdik. Ama yine olmadı.

Herkes bilsin: TMMOB, bu Yönetmeliğe karşı da yargıya başvuracaktır.


Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı