MMO ADANA ŞUBE BAŞKANI
HÜSEYİN ATICI‘NIN KONUŞMASI

"Hepinizi, saygıyla selamlıyorum. TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına MMO Adana ve Gaziantep Şubeleri tarafından düzenlenen, "V. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi"ne, hoş geldiniz.
Bilim, teknoloji ve sanayileşme toplumsal gelişim ve değişimin temel dinamikleridir. Bilim teknolojiyi, teknoloji ise katma değeri, artı değeri yüksek sanayileşmeyi geliştirerek, refah toplumunu ve ülke demokrasisinin düzeyini yükseltmektedir.
Ülkemizdeki yaygın kanının aksine, sanayileşme ve kalkınmanın bedeli; iş kazalarından ve meslek hastalıklarından gereği gibi korunamayan, işsiz kalma ve işini kaybetme korkusu yaşayan, örgütlenmeleri engellenen, sosyal güvenliğinden endişe duyan bir çalışan kesim yaratmak değildir.
İnsanın refahı, mutluluğu, sağlığı ve güvenliğinden ödün veren bir sanayileşme ve kalkınma anlayışı benimsenemez.
Çalışma yaşamının en önemli konularından olan İş Sağlığı ve Güvenliğine yönelik ne yazık ki ülkemizde yeterli önlemler alınmamaktadır. Oysa bir ülkenin İş Sağlığı ve Güvenliğine yönelik politikaları o ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmişlik düzeyi ile doğru orantılıdır. Toplam istihdamın 22 milyon kişi olduğu ülkemizde kayıtlı istihdam ancak 9 milyon kişidir, yani % 40‘tır. Ülkemizde her yıl, on binlerce iş kazası, binlerce can kaybı, yine binlerce iş göremez duruma gelmiş insanımız, kaydı sağlıklı bir şekilde tutulmadığından tam sayısını asla tahmin edemeyeceğimiz meslek hastalıklarına yakalanmış insanlarımız ve toplamda milyonlarca işgünü kaybı meydana gelmektedir. Toplam istihdamın % 60‘ının kayıt dışı olduğu bir ülkede yaşadığımızı ve kayıt dışı sektörde hiçbir denetim ve iyileştirme çalışmasının da yapılmadığı düşünüldüğünde, bu tablo daha da vahim bir hal almaktadır. Bugün, ülkemizde iş kazası denilince kamuoyunda ilk akla gelen yer Tuzla Tersaneler Bölgesidir. Çünkü Tuzla ülkemizin kanayan bir yarasının örneğidir, göstergesidir. 11 Ağustos 2008‘de Tuzla‘da filika testinde kobay gibi kullanılan işçilerden 3‘ü boğularak hayatını kaybettiğinde, tersane sahibinin ‘Bu filika bir gemi kazası sırasında kullanılsaydı 16 kişi ölecekti‘ diyerek 3 kişinin ölümünü ehven-i şer göstermeye çalışması bir göstergedir. En üst düzey yetkililerin, yapılan uyarılara, ‘bu sektörü dinamitlemeye kimsenin hakkı yoktur‘ demesi, ‘olaylarda dış mihrak şüphesi içinde olduğunu‘ söylemesi bir göstergedir. Tuzla, buzdağının su üstünde görünen kısmıdır. Tuzla Tersaneler Bölgesinde 1 yılda ölen işçi sayısının, tüm ölümler içindeki oranı % 1 civarındadır. Meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, basın ve dolayısıyla kamuoyunun gözü Tuzla üzerindedir. Bütün bunlara rağmen Tuzla‘da 115. ölüm meydana geliyor, son 11 ayda 25 çalışan hayatını kaybedebiliyor. İstanbul Davutpaşa‘da 31 Ocak 2008‘de meydana gelen patlamada ölen 24 vatandaşımız ise bugün artık unutulmuş durumda, çünkü orada sendika, meslek odası, örgütlü kesimler bulunmuyordu. Bunların bize öğrettiği ders ise ancak çok iyi örgütlenmiş toplumların sorunlarını kalıcı olarak çözebileceği ve ilerleyebileceği gerçeğidir.
Geçmişten beri süregelen ancak alınmaya çalışılan tüm önlemlere rağmen hala devam eden bu sorun, aynı zamanda ülkemizin özellikle 2001 Şubatından bu yana izlediği sanayileşme modeli ile de yakından ilgilidir. Bu sanayileşme modeli;
• Ucuz işgücüne dayalı ve katma değeri düşük, emek yoğun, kaynak yoğun süreçlere dayandığı,
• 2. sınıf, artık çevreyi kirlettiği için gelişmiş ülkelerde istenmeyen, nispeten geri teknolojilerin kullanıldığı,
• Dünya pazarlarında küresel rekabet şansı az olan ve küresel çapta ekonomik dalgalanmalardan kolay etkilenen,
• Ucuz işgücü talebinden kaynaklanan, kayıt dışı istihdam ve ekonominin yaygınlaştığı,
• Yetersiz ara teknik eleman yüzünden kontrolsüz üretim, tahrip edilen ve yok edilmeye çalışılan, kamusal denetimin yetersizliği,
• İş sağlığı ve güvenliğinin de bir maliyet unsuru olarak görüldüğü ve bu yüzden iş kazalarının giderek arttığı, bir sanayileşme modelidir. Bu sanayileşme modelinden vazgeçip, araştırma geliştirmeye kaynak ayıran, katma değeri, artı değeri yüksek ürünlere yönelen bir sanayileşme modeli, gelişkin bir sanayi toplumunu, refah devletini, demokrasisi daha güçlü bir ülkeyi ve insanına çalışanına değer veren bir toplumu beraberinde getirecektir. İşte o zaman, ülkemizin de altında imzası olan BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23. Maddesinin gereğini, hakkını vererek, yerine getirebiliriz: ‘Herkesin, kendi özgür seçimiyle belirlediği bir işyerinde, adil ve elverişli çalışma koşullarında çalışma hakkı vardır.‘ Kongre için bize bu ortamı sağlayan Ç.Ü. Rektörlüğüne, bizlere destek ve katkılarını esirgemeyen; Oda Yönetim Kuruluna, Kongre Düzenleme Kuruluna, Kongre Danışmanlar Kuruluna, Kongre Yürütme Kuruluna, Kongre Sekreterlerimiz Serdar GÜLTUTAN ve Elif DOĞRUYOL‘ a, bir yıldır bu Kongrenin mutfağında özveriyle çalışan Şube çalışanlarımıza, Şube Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum. Üreterek Büyüyen, Paylaşarak Gelişen, Sanayileşmiş, Demokratik bir ülke yolunda hepinizi tekrar selamlıyorum, hoş geldiniz."