MMO ist.Şb.
Tuzla Tersanelerinde Yaşanan iş Cinayetleri ile ilgili 12 Ağustos Salı günü Basın Açıklaması Yaptı
13.08.2008 TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Tuzla tersanelerinde yaşanan "iş cinayetleri" üzerine "işçi sağlığı ve iş güvenliği" konulu bir basın açıklaması.

ÜLKEMİZDE YAŞANAN İŞ CİNAYETLERİ ÜZERİNE BİR DAHA SÖYLÜYORUZ:

TMMOB, "işçi sağlığı ve iş güvenliği" üzerine bir kez daha siyasal iktidarı uyarıyor.

Bu ülkede "iş kazası", artık "iş cinayeti"dir.


İşçi sağlığı ve iş güvenliği, emeği ile geçinen yani çalışan insanları ilgilendiren bir kavramdır. Bu kavramlara verilen önem ülkeden ülkeye değişmektedir. Ayrıca ülkelerin gelişmişlik düzeyleriyle, toplumlar ve toplumu oluşturan bireylerin eğitim, kültür ve bilinç düzeyleri ile de doğrudan ilgilidir.

Gelişmiş ülkeler yasal önlemlerle toplumsal eğitim ve bilinçlendirme ile sorunun çözümü yönünde oldukça mesafe kat etmişlerdir. Oysa bizim gibi sanayileşmesini tamamlayamamış, sanayi ve demokrasi kültürü gelişmemiş, eleştiri, öneri ve denetim sistematiklerinin gelişmediği ülkelerde yara kanamaya devam etmektedir.

Kapitalist küreselleşme sürecine paralel olarak özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma, kısaca örgütsüzleştirme politikalarıyla her türlü güvenlik ve güvencelerden yoksun kayıt dışı işçilik ve çocuk işçi çalıştırmayla katmerleşen iş kazaları ve meslek hastalıklarının boyutu resmi istatistiklerde yayınlanandan çok daha büyüktür. Bu ülkenin iş kazalarında dünya yedincisi ya da Avrupa birincisi olmak gibi bir özelliği var.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine TMMOB daha önce çok söyledi, şimdi bir kez daha söylüyor:

Sosyal hukuk devletinde iş yasaları çalışanların hakkını korumak ve geliştirmek amacını temel ilke alırken, çıkarılan 4857 sayılı İş Yasası tamamen işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, işçileri başka işverenlere kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren; kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan bu yasa yerine konunun aktörlerinin katılımı ile demokratik bir yasa çıkarılmalıdır. İş mevzuatı, ekseni "insan" olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır.

İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili ulusal politikaların oluşturulmasında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı ilgili meslek odaları, Türk Tabipler Birliği (TTB), Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve sendikaların katılımı sağlanarak bu konuda alınacak kararlar çalışma yaşamına yansıtılmalıdır.

Başta KOBİ'ler olmak üzere 50'den daha az çalıştıran iş yerlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurullarının kurulması yasalarla güvence altına alınmalıdır. İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları kapsamalıdır. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemeler, sektör ve kurum farkı gözetmeksizin tüm işyerleri için geçerli olmalıdır.

İş yerlerinde kurulan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulları, tarafların eşit sayıda temsil edildiği demokratik yapılar olarak düzenlenmeli ve tavsiye değil yaptırım gücüne sahip kurullara dönüştürülmelidir.

"İş Güvenliği Mühendisliği" kavramı, TMMOB'nin önerileri ile tanımlanmalı ve işyerlerinde iş güvenliği mühendisi çalıştırma zorunluluğu getirilerek çalışma koşulları yeniden düzenlenmelidir. "İş Güvenliği Mühendisleri" ücret yönünden işverene bağlı olmamalıdır. İş güvenliği mühendislerinin ücret çizelgeleri Bakanlık ve TMMOB'ye bağlı ilgili meslek odalarıyla birlikte belirlenmelidir.

"İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası" TMMOB, TTB, TBB, sendikalar ve üniversitelerin görüşleri ile uluslararası sözleşme, standart ve normlar dikkate alınarak düzenlenmelidir.

İşyeri hekimlerinin, işyeri sağlık memuru ve hemşirelerinin mesleki bağımsızlıkları sağlanmalıdır.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda işbirliği, koordinasyon ve danışma hizmetlerinin sağlanması için ilgili meslek örgütleri, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin katılımıyla bir koordinasyon mekanizması oluşturulmalıdır. İş sağlığı ve güvenliği alanındaki hizmetlerin kamusal bir hizmet olarak algılanması gerektiği vurgulanmalıdır.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çalışma koşulları ve bu koşullar arasındaki nedensel ilişkileri araştıracak, bilimsel araştırma yapacak araştırma ve geliştirme kurumları oluşturulmalı, eğitim kurumları özendirilmelidir.

Çalışanlar ile işverenler arasında iş sağlığı ve güvenliği duyarlılığı ve bilincinin oluşması sağlıklı ve güvenli işyerinin oluşumu ile paralellik taşımaktadır. Bunun için de güvenlik kültürü, aile kültürü ve toplumsal işçi sağlığı ve kültürü bir arada oluşturulmalı ve özendirilmelidir.

Ergonomi sadece iş sağlığı ve güvenliği alanında değil yaşayan her insanın yaşam felsefesi olmalıdır. Ergonomi, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ta kendisidir. Multidisipliner bir hizmet gerektirir. Ergonomi bilincinin oluşturulması, bir devlet politikası haline getirilmelidir.

İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği eğitimine önem verilmeli bu konuda eğitim almamış çalışana işbaşı yaptırılmamalıdır. İş sağlığı ve güvenliğine yönelik verilecek eğitimler, ilgili meslek örgütleri tarafından verilmeli bu eğitimler özerk olmalıdır. Çalışanların eğitimi, çalışma alanındaki risklere karşı bilgilendirilmeleri, risklere karşı kişisel donanımlarının uygun ve eksiksiz olması sağlanmalı ve sürekli olarak denetlenmelidir.

İş sağlığı ve güvenliği önlemleri işyeri mekanı, teknoloji, üretimde kullanılan hammadde, üretilen ürün, ergonomi v.b. konular daha proje aşamasında planlanmalıdır.

Üretim sürecinde kullanılan ekipmanlar ve kişisel koruyucular iş sağlığı ve güvenliği standart ve mevzuatına uygun üretilmelidir. Bu konuda zorunlu standartlar oluşturulmalı, üretim, satış ve kullanım sırasında standartlara göre mutlaka denetim yapılmalıdır.

İş güvencesi ile iş güvenliğinin birbirini tamamladığı gerçeğinden hareketle, tüm çalışanlar insana yakışır "norm ve standartta" bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır.

Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.

Meslek hastalıklarına ilişkin çalışmalar geliştirilmeli, meslek hastalıkları hastaneleri işlevine uygun olarak yapılandırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır

Ucuz iş gücü olarak görülen kadın işçilik konusundaki tüm olumsuz uygulamalar kaldırılmalıdır.

Dünyada ve ülkemizde ürkütücü boyutlara ulaşan çocuk işçilik konusunda, çocuk emeği sömürüsü ortadan kaldırılmalı, çocuklar rehabilite edilmeli ve eğitilmelidir.

Kazaların tekrarlanmasını önleyecek tedbirlerin geliştirilmesi ve sisteme kazandırılmasını hedefleyen reaktif yaklaşımlar yerine kazaları hedeflemeyen, operasyonlardaki tehlikeleri inceleyerek "Nelerin yanlış gidebileceğini?" araştıran, önceden öngören, sonraki aşamada "daha başka neler olabilir" sorusuna yanıt arayan risk yönetimi yani proaktif yaklaşımlar öne çıkarılmalıdır.

İş kazalarının önlenebilmesi için bilimsel ve teknik yatırımların yanı sıra, çalışma yaşamının da iyileştirilmesi, sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması, çalışanların sosyal ve ekonomik yaşamlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin sunumu için belirli işçi sayısı aranmamalı; uygulamalar devlet memurları, kendi hesabına çalışanlar, tarım kesimi gibi yaptığı iş ve çevresinden etkilenen tüm toplum kesimlerini kapsamalıdır.

Özetle:

İş kazaları ve meslek hastalıklarının önüne geçilebilmesi için işyerlerinde "önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği" anlayışı yerleştirilmeli, tüm süreçlerde öncelik işçi sağlığı ve iş güvenliğinde olmalıdır.

Tuzla Tersane Bölgesine özel olarak DİSK, TMMOB, TTB tarafından hazırlanan raporun önerilerini de burada bir kez daha hatırlatıyoruz.

Tuzla'da ölümler, iş kazaları seri olarak devam ediyor: Mevzuattaki İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine ilişkin maddelerin eksiksiz uygulanmasını sağlayacak, uygun denetimleri yapacak, işveren bu maddeleri uygulamadığı takdirde sonuç sağlayacak ağırlıkta yaptırımları uygulayacak merci Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'dır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği binlerce bölünmüş işletmenin insafına kalmışken, gemi standartları onlarca farklı aşamada bizzat tersane sahibi ana işveren adına çeşitli kuruluşlarca (Türk Loydu gibi) formel olarak kontrol edilmektedir. Bu kuruluşların işin kalitesini olduğu kadar, iş sürecini güvenlik ve işçi sağlığı açısından da kontrol etmelerine yönelik düzenlemelere gidilmelidir.

Asıl iş olan gemi yapımının bölünerek İş Yasası'na aykırı olarak asıl işveren -alt işveren ilişkisi kurulması takibe alınmalı ve bu hukuk dışı durum giderilmelidir. Gemi yapım sürecinin asıl iş alanı olan çelik profil ve sac işleme işinin İş Yasası'na aykırı olarak çeşitli tanımlar altında "alt işveren" de denilen taşerona verilmesinin kayıt dışılığa neden olduğu aşikardır. Bu durum, ucuz işgücü sağlamak amaçlı olarak iş güvencesiz, sigortasız veya kısmi sigortalı ve iş güvenliği olmadan işçi çalıştırılmasına ve önlenebilir iş kazalarına yol açmaktadır. Aynı zamanda bu durumun hukuk dışılığının tespit edilmesi ve gereğinin yerine getirilmesi sağlanmalıdır. Talebimiz, sosyal sigortalar primlerinin ana işveren (tersane) tarafından ve alınan ücret üzerinden ödenmesi ile her türlü kayıt dışılığın önüne geçilmesidir.

Yalnızca ana işverende kadrolu çalışan azınlık için değil, fiiliyatta üretimin yüzde doksana varan kısmını gerçekleştiren alt işveren isçilerinden de sorumlu olan işyeri hekimleri bulundurulmalıdır.

İş güvenliğinden sorumlu mühendis ya da teknik elemanın işverenlere karsı denetim bağımsızlığı sağlanmalı, efektif bir üretim süreci kontrolü gerçekleştirilmelidir.

Her tersanede, işçi sayısının elliyi aşmasına bakılmadan, işin ağır ve tehlikeli olma niteliği dikkate alınarak revir (işyeri sağlık birimi) ve ambulans bulundurulması sağlanmalıdır.

Gemi İnşa Sanayicileri Birliği'nin 2005'de işletmeye başladığı polikliniğin ve iş kazası geçiren işçileri öncelikle yönlendirdikleri Tuzla civarındaki özel hastanelerin kayıtlarının, kayıt tutma ve bildirme pratiklerinin, donanımının, yeterliliğinin Türk Tabipleri Birliği, SSK ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yetkili birimleri tarafından denetlenmesi gerekmektedir. Tuzla Tersaneler Bölgesinde yapılan üretimin ağır ve tehlikeli iş kolu olduğu, işçi sayısının on binler mertebesinde olduğu göz önünde bulundurularak Tuzla Bölgesi'nde yalnızca tersanelere yönelik tam teçhizatlı bir kamu hastanesi kurulmalıdır.

Gemi inşaat ve tamirat isleri, 16 Haziran 2004 tarihli 25494 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği" kapsamındadır. Bu Yönetmeliğin 5. maddesinde işe alınan işçiler için "işe giriş hekim raporu" (ağır işlerde çalışabilir raporu) düzenlenmesi ve her yıl işçinin periyodik olarak sağlık kontrolünden geçirilmesi, bunun rapor haline getirilerek işçinin dosyasında tutulması zorunludur. Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde bu raporu düzenlenme yetkisi olan işyeri hekimi sayısının, son Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı raporunda belirtildiği gibi 30 olduğu görüldüğünde, bu hizmetin gerektiği gibi yerine getirilip getirilmediği sorgulanmalıdır. GISBIR bünyesindeki polikliniğin donanımının da 25 bini askın işçinin çalıştığı Tuzla Tersaneler Bölgesi'ndeki tüm isçilere sağlık hizmeti verecek yeterlilikte olup olmadığının incelenmelidir.

İş Yasası'nda belirtilen, ama uygulanmayan sosyal haklar (asıl ücret üzerinden ve düzenli sosyal sigorta ödemeleri, kıdem, ihbar tazminatları, mesai ücretlerinin ödenmesi, hafta sonu tatili, dini ve resmi bayram tatillerinde uygulanması, "İtibari Hizmet" hakkının sadece kadrolu değil, tersanelerde ağır ve tehlikeli işleri yerine getiren tüm işçiler tarafından kullanılabilmesi) sağlanmalıdır. Bu hakların sağlanıp sağlanmadığı habersiz ve derinlemesine yapılan teftişlerle kontrol edilmelidir.

15 saate kadar varabilen toplam çalışma saatleri ve fazla mesailer fiili bir mecburiyet olmaktan çıkarılmalıdır. Ağır ve tehlikeli bir iş kolu olan ve maksimum dikkat gerektiren tersane mesaisinde, işverenler tarafından günde 7,5 saat, haftada 37,5 saat sınırlandırılmasına riayet edilmelidir. Zira tersanelerdeki asıl işlerden biri olan kaynak işleri türleri, 15 Nisan 2004 tarihli ve 25434 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedi buçuk Saat veya Daha Az Çalışması Gereken İsler Hakkında Yönetmelik" kapsamına girmektedir. Bu Yönetmelik kapsamına giren islerde fazla çalıştırma yapılamaz (Madde 7). Bu Yönetmelik tersanelerde de hayata geçirilmelidir. Uygulanması Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından denetlenmeli, yönetmeliği ihlal eden uygulamalar cezalandırılmalıdır.

Ana işverenler, işçilerin ulaşımlarını kolaylaştırmak üzere servis sağlamalı, yemekleri çalışanların ihtiyacını karşılayacak şekilde çalışanlarla birlikte belirlemelidir. Ayrıca yemekhanelerin ve soyunma odalarının şartları, işçi sağlığının ayrılmaz parçaları olarak taşeron ve kadrolu isçi ayrımı yapılmadan denetime ve yaptırıma tabi tutulmalıdır.

Yukarıda özetlenen çalışma şartlarının yaşandığı bir sektörde sendikal örgütlenme her zamankinden daha önemli gözükmektedir. Engellenebileceği halde gerçekleşen ölümlü iş kazalarının çoğunlukla alt işveren ilişkileri içinde gerçekleştiği göz önüne alınırsa, sadece kadrolu isçilere yönelik bir örgütlemenin çalışma şartlarını iyileştiremeyeceği açıktır. Taşeron firma ve fason atölye isçilerine kadar yayılmış bir sendikal örgütlenme bu sektörde insani çalışma şartlarının teminatıdır. Bu nedenle, Tuzla'da çalışan tüm işçilere yönelik sendikal örgütleme faaliyeti yürüten DİSK'e bağlı Limter-İs Sendikası'nın üzerindeki fiili baskılara son verilmeli, sendikalı işçiler ve sendika aktivistleri işten atılmamalıdır. Ayrıca tüm çalışma hayatı için kanayan bir yara olan, sendikal örgütlenme üzerindeki yasal engeller de (noter şartı, sektör ve işyeri barajları vb.) kaldırılmalıdır.

İş kazalarına sebebiyet verenler yargılanmalıdır. İşverenlerin, maliyet avantajını korumak amacıyla tersanede yarattıkları çalışma şartları, işçilerin ölümlerine, sakat kalmalarına ve meslek hastalıklarına yakalanmalarına neden olmaktadır. İş kazası veya meslek hastalığı durumunda söz konusu olan yasal
süreçlerin yavaş islemesi, bu maliyeti bir kez daha isçiler üzerine yıkmaktadır. Yargı sürecinin uzun sürmesi, mâli imkânsızlıklar ve baskılar nedeniyle açılamayan davalarda da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı mağdurların lehine ceza davalarının takipçisi olmalıdır. Bu destekle tersanelerdeki iş kazalarının üstünü örten ve yenilerine davetiye çıkartan "kan pazarlığı" pratiğinin önüne geçilebilir.

Sonuç yerine:

TMMOB siyasal iktidarı uyarıyor:
İş kazaları önlenebilir. İş cinayetlerinin ise sorumluları vardır. Sorumluluğunuzu yerine getirin.

Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı


12.Ağustos.2008 den alınmıştır
İşçileri ölüme attılar!
Gökhan Karakaş İstanbul

Tuzla’da bir kurtarma botu testinde 3 işçi öldü, 1’i ağır 15 işçi de yaralandı. Sendikacılar, kurtarma botu testinde tersane işçilerinin kum torbası yerine konulduğunu, insanların kobay olarak kullanıldığını iddia etti

Art arda işçi ölümlerine sahne olan Tuzla tersaneler bölgesinde dün bir ‘deneme’ faciası yaşandı. GİSAN Tersanesi’ndeki tankerin filikasına ağırlık kontrolü için oturtulan 19 işçi, test amaçlı olarak denize düşürülmesinin ardından camları kırılarak su alan filikanın içinde dakikalarca yaşam savaşı verdi. Vinç yardımıyla ters çevrilen filikada 3 işçi yaşamını yitirdi, 1’i ağır 15 işçi de yaralandı. Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç, filikalarda kum torbası yerine işçilerle deneme yapıldığı için ölümlerin meydana geldiğini iddia etti.
Daha önce meydana gelen kazada 1 işçinin hayatını kaybettiği GİSAN Tersanesi’ndeki 12 bin 500 grostonluk tankerin filikası dün test için denize indirildi. Çoğunluğu tersanenin taşeron işçilerinden oluşan 19 kişinin bulunduğu filika sert bir şekilde denize bırakıldı. Ters dönen ve çıkış kapısı suyun içinde kalan filikanın camları da düşmenin şiddetiyle kırıldı. Kırılan camlardan içeri dolan su, filikada tam bir can pazarı yaşanmasına neden oldu. Bağırarak yardım isteyen 19 kişinin yardımına mesai arkadaşları koştu. Suya atlayarak kapıya ulaşmaya çalışan işçiler dakikalarca arkadaşlarını kurtarmak için çabaladı. Sonunda bir vinç yardımıyla filika ters çevrildi ve kapısı açıldı. 

İşçiler kendilerini suya bıraktı
Havasızlığa ve boğulmaya direnen işçilerden 16’sı can havliyle kendilerini suya bıraktı. Ancak filikadaki Emrah Varoğlu (19), Ramazan Ergün(36) ve Ramazan Çetinkaya (25) için çok geç kalınmıştı. Test için filikaya bindirilen 3 işçi boğularak yaşamını yitirdi.
İşçilerden sorumlu bir mühendisin de aralarında bulunduğu 16 yaralıdan kalp masajıyla hayata döndürülen bir işçinin durumunun ağır olduğu öğrenildi. Kazanın ardından fabrika önünde toplanan bir grup işçi de sloganlar atarak olaya tepki gösterdi.

Kobay gibi kullanıldılar
Limter-İş Genel Başkanı Cem Dinç, ağırlık testi yapmak için işçilerin filikaya doldurulduklarını belirterek “Filika düşerken camları da kırılıyor. Düşme sırasında işçiler birbirlerini eziyorlar, o anda camlar kırılınca içeriye su doluyor. Bu çalışma sırasında işçiler değil kum torbaları kullanılmalıydı. İnsanlar kobay olarak kullanılıyor. Türk tersanelerinde hayat çok ucuz” dedi.
DİSK Başkanı Süleyman Çelebi de Tuzla’da yaşanan iş cinayetlerinin son bulması için yaptıkları çözüm önerilerinin kulak arkası edilmesinden yakındı.
GİSAN adına yapılan açıklamada ise, kurtarma botu (freefall) testinde denize bırakılan botun camlarının kırılmasının ölümlere yol açtığı savunuldu.

Uzman gözetiminde test yapılmalı
Eski Gemi Mühendisleri Odası Başkanı Sacit Demir, filika testine ilişkin olarak, “Kapalı filikalar genelikle tanker tipi gemilerde olur. Bunlara ‘free fall’ denilir. Uzmanlar gözetiminde içine insan konularak test edilir. Bunlar serbest düşüş tekneleridir. Gemiden suya bırıkılarak, durumuna bakılır. Eğer insan yoksa da, kumanda kısmına içine bir uzman ve yanına bir görevli yerleştirildikten sonra geri kalanına da kum torbalarıyla yeterli ağırlık sağlanıp yine uzman denetiminde test edilebilir” dedi.


MADEN MÜHENDiSLERi ODASINDAN

İŞ CİNAYETLERİ DURDURULSUN
11 Ağustos 2008 tarihinde Tuzla tersaneler bölgesindeki özel bir tersanede bir filikanın (cankurtaran) güvenlik testi yapılırken halatın kopması sonucu, 16 işçi yüksekten denize düşmüş, denize ters şekilde düşen filikanın içindeki işçilerden 4‘ü yaşamını yitirmiş, 12‘si de yaralanmıştır. Öncelikle yaşamını yitiren işçilerin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Tuzla tersanelerinde yaşanan bu olay sıradan bir iş kazası değildir. Test edilen filikaya kum torbaları yerine işçilerin bindirilerek test yapılması bu olayın bir iş cinayeti olduğunu göstermektedir. Daha önceki iş kazalarında da belirttiğimiz gibi işyerlerinde yaşanan yapısal sorunlar çözülmeden benzer kazaların önlenmesi olanaklı değildir.
Tuzla‘da, neo-liberal politikaların bir dayatması olan örgütsüzleştirme-sendikasızlaştırma ile taşeronlaştırma, gayri insani ve hukuksuz çalışma koşulları olduğu sürece bu tür acı olaylar yaşanacaktır. Sermaye; gerekli olan iş güvenliği önlemlerini almak, işin özelliklerine uygun çalışma ortamı yaratmak yerine daha fazla kar uğruna çalışma koşullarını zorlayarak adeta kan üzerinden kar etmektedir. Böylesi gayri insani koşullar ancak insan haklarının, hukukun ve demokrasinin yerleşmediği geri kalmış ülkelerde görülmektedir. İnsanlarımız bu duruma layık değildir. Bu vahşete artık dur denilmelidir. Bu kazadan sorumlu tüm yetkililer; vicdani, siyasi ve hukuki sorumluluklarını yerine getirmelidir.
AKP hükümetince uygulanan politikalar sonucu ülkemiz bir ucuz emek cenneti yapılmış, düşük ücretli, güvencesiz ve ağır çalışma koşulları, rızasız fazla çalışma süreleri egemen hale getirilmiştir. Örgütlenme özgürlüğünün önüne engeller çıkarılmıştır.
Özgün koşulları nedeniyle dünyanın en zor ve son derece ağır çalışma şartlarının olduğu madencilik alanında da benzer olaylar yaşanmaktadır. Maden ocaklarında son 5 yılda 500 maden emekçisi yaşamını kaybetmiştir. Binlercesi de yaralanmıştır. Madencilik ve tersane sektöründe artan iş cinayetlerinin yaşanan vahşi kapitalizmden kaynaklandığı, özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarının açık bir sonucu olduğu gerçeğini atlayarak sadece vicdanlarımızda yargılanması, sorunu siyasal gerçekliğinden koparmak ve asıl kaynağını görememek anlamına gelmektedir.
Odamız, benzer kazaların yaşanmaması için aşağıda belirtilen önlemlerin alınmasını önemli görmektedir:
Özelleştirmeler durdurulmalı, rodövans ve taşeronlaşma uygulamalarına son verilmelidir.
Örgütlenme hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
İş güvenliği yasasının acilen çıkarılması bir zorunluluktur. Bu konuda TMMOB‘nin görüşleri yasada mutlaka yer almalıdır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı‘nın gerekli uygulama ve denetimleri layıkıyla yapabilmeleri için, kadrolarını nitelik olarak güçlendirmesi gereklidir.
Sektörde ulusal düzeyde acil durum planı ve risk haritalarının çıkarılması ve bu doğrultuda saha denetimlerinin yapılması büyük önem taşımaktadır.
İş güvencesinin olmayışı, aşırı zorlanma, uzun mesailer ve ergonomik olmayan çalışma koşulları nedeniyle vücudun yorgun düşmesi, ekonomik yoksunluk ve buna bağlı oluşan yetersiz beslenme, ailesel sorunlar ve benzeri durumlar; kazalara davetiye çıkarmaktadır. Kazaların önlenebilmesi için bilimsel ve teknik yatırımların yanı sıra, çalışma yaşamının da iyileştirilmesi zorunludur.
Tüm çalışanların; İSG mevzuatı, uygulamaları ve karşılaşılacak muhtemel riskler konusunda bilinçlenmelerini sağlayarak, iş kazası sayısını ve kaza sonucunda meydana gelen maddi ve manevi zararları azaltmak, çalışanların meslek hastalıklarından korunmalarını sağlamak, dolayısıyla mevcut iş sağlığı ve güvenliği durumunu iyileştirmek amacıyla çeşitli araştırma ve eğitim faaliyetlerinin artırılması gerekmektedir.
Ölümlere, yaralanmalara ve maddi kayıplara neden olan kazaların ve meslek hastalıklarının önlenebilmesi için gerekli olan düzenleme, araştırma ve geliştirme programlarının doğru şekilde yapılandırılabilmesi; ilgili bakanlıkların, kurum ve kuruluşların, üniversitelerin, sendikaların ve meslek odalarının birliktelik ve işbirliği yapma zorunluluğunu beraberinde getirmektedir.
Madencilik sektörü ve diğer sektörlerdeki tüm çalışanların örgütlenmesi teşvik edilmeli ve insanca yaşayabilecekleri politikalar uygulanmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
12 Ağustos 2008, Ankara