MMO ist.Şb.
Tuzla Tersanelerinde Yaşanan
iş Cinayetleri ile ilgili 12
Ağustos Salı günü Basın
Açıklaması Yaptı
13.08.2008 TMMOB
Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Soğancı, Tuzla
tersanelerinde yaşanan "iş
cinayetleri" üzerine "işçi
sağlığı ve iş güvenliği"
konulu bir basın açıklaması.
ÜLKEMİZDE YAŞANAN İŞ
CİNAYETLERİ ÜZERİNE BİR DAHA
SÖYLÜYORUZ:
TMMOB, "işçi sağlığı ve iş
güvenliği" üzerine bir kez
daha siyasal iktidarı
uyarıyor.
Bu ülkede "iş kazası", artık
"iş cinayeti"dir.
İşçi sağlığı ve iş
güvenliği, emeği ile geçinen
yani çalışan insanları
ilgilendiren bir kavramdır.
Bu kavramlara verilen önem
ülkeden ülkeye
değişmektedir. Ayrıca
ülkelerin gelişmişlik
düzeyleriyle, toplumlar ve
toplumu oluşturan bireylerin
eğitim, kültür ve bilinç
düzeyleri ile de doğrudan
ilgilidir.
Gelişmiş ülkeler yasal
önlemlerle toplumsal eğitim
ve bilinçlendirme ile
sorunun çözümü yönünde
oldukça mesafe kat
etmişlerdir. Oysa bizim gibi
sanayileşmesini
tamamlayamamış, sanayi ve
demokrasi kültürü
gelişmemiş, eleştiri, öneri
ve denetim sistematiklerinin
gelişmediği ülkelerde yara
kanamaya devam etmektedir.
Kapitalist küreselleşme
sürecine paralel olarak
özelleştirme,
sendikasızlaştırma ve
taşeronlaştırma, kısaca
örgütsüzleştirme
politikalarıyla her türlü
güvenlik ve güvencelerden
yoksun kayıt dışı işçilik ve
çocuk işçi çalıştırmayla
katmerleşen iş kazaları ve
meslek hastalıklarının
boyutu resmi istatistiklerde
yayınlanandan çok daha
büyüktür. Bu ülkenin iş
kazalarında dünya yedincisi
ya da Avrupa birincisi olmak
gibi bir özelliği var.
İşçi sağlığı ve iş
güvenliği üzerine TMMOB daha
önce çok söyledi, şimdi bir
kez daha söylüyor:
Sosyal hukuk devletinde iş
yasaları çalışanların
hakkını korumak ve
geliştirmek amacını temel
ilke alırken, çıkarılan 4857
sayılı İş Yasası tamamen
işverenlerin çıkarları
doğrultusunda
şekillendirilmiştir. Esnek
ve kuralsız çalışmayı,
işçileri başka işverenlere
kiralamayı,
taşeronlaştırmayı yasal hale
getiren; kıdem
tazminatlarını, fazla mesai
ücretlerini, sendikal hak ve
yetkileri budayan bu yasa
yerine konunun aktörlerinin
katılımı ile demokratik bir
yasa çıkarılmalıdır. İş
mevzuatı, ekseni "insan"
olan çağdaş bir yapıya
kavuşturulmalıdır.
İş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili ulusal politikaların
oluşturulmasında Türk
Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği'ne (TMMOB) bağlı
ilgili meslek odaları, Türk
Tabipler Birliği (TTB),
Türkiye Barolar Birliği
(TBB) ve sendikaların
katılımı sağlanarak bu
konuda alınacak kararlar
çalışma yaşamına
yansıtılmalıdır.
Başta KOBİ'ler olmak üzere
50'den daha az çalıştıran iş
yerlerinde İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Kurullarının
kurulması yasalarla güvence
altına alınmalıdır. İş
sağlığı ve güvenliği
hizmetleri bütün iş
yerlerini ve tüm çalışanları
kapsamalıdır. İş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin
düzenlemeler, sektör ve
kurum farkı gözetmeksizin
tüm işyerleri için geçerli
olmalıdır.
İş yerlerinde kurulan İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği
Kurulları, tarafların eşit
sayıda temsil edildiği
demokratik yapılar olarak
düzenlenmeli ve tavsiye
değil yaptırım gücüne sahip
kurullara dönüştürülmelidir.
"İş Güvenliği Mühendisliği"
kavramı, TMMOB'nin önerileri
ile tanımlanmalı ve
işyerlerinde iş güvenliği
mühendisi çalıştırma
zorunluluğu getirilerek
çalışma koşulları yeniden
düzenlenmelidir. "İş
Güvenliği Mühendisleri"
ücret yönünden işverene
bağlı olmamalıdır. İş
güvenliği mühendislerinin
ücret çizelgeleri Bakanlık
ve TMMOB'ye bağlı ilgili
meslek odalarıyla birlikte
belirlenmelidir.
"İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Yasası" TMMOB,
TTB, TBB, sendikalar ve
üniversitelerin görüşleri
ile uluslararası sözleşme,
standart ve normlar dikkate
alınarak düzenlenmelidir.
İşyeri hekimlerinin, işyeri
sağlık memuru ve
hemşirelerinin mesleki
bağımsızlıkları
sağlanmalıdır.
İş sağlığı ve güvenliği
konusunda işbirliği,
koordinasyon ve danışma
hizmetlerinin sağlanması
için ilgili meslek
örgütleri, işçi, işveren ve
hükümet temsilcilerinin
katılımıyla bir koordinasyon
mekanizması
oluşturulmalıdır. İş sağlığı
ve güvenliği alanındaki
hizmetlerin kamusal bir
hizmet olarak algılanması
gerektiği vurgulanmalıdır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği
konusunda çalışma koşulları
ve bu koşullar arasındaki
nedensel ilişkileri
araştıracak, bilimsel
araştırma yapacak araştırma
ve geliştirme kurumları
oluşturulmalı, eğitim
kurumları özendirilmelidir.
Çalışanlar ile işverenler
arasında iş sağlığı ve
güvenliği duyarlılığı ve
bilincinin oluşması sağlıklı
ve güvenli işyerinin oluşumu
ile paralellik taşımaktadır.
Bunun için de güvenlik
kültürü, aile kültürü ve
toplumsal işçi sağlığı ve
kültürü bir arada
oluşturulmalı ve
özendirilmelidir.
Ergonomi sadece iş sağlığı
ve güvenliği alanında değil
yaşayan her insanın yaşam
felsefesi olmalıdır.
Ergonomi, işçi sağlığı ve iş
güvenliğinin ta kendisidir.
Multidisipliner bir hizmet
gerektirir. Ergonomi
bilincinin oluşturulması,
bir devlet politikası haline
getirilmelidir.
İş yerlerinde iş sağlığı ve
güvenliği eğitimine önem
verilmeli bu konuda eğitim
almamış çalışana işbaşı
yaptırılmamalıdır. İş
sağlığı ve güvenliğine
yönelik verilecek eğitimler,
ilgili meslek örgütleri
tarafından verilmeli bu
eğitimler özerk olmalıdır.
Çalışanların eğitimi,
çalışma alanındaki risklere
karşı bilgilendirilmeleri,
risklere karşı kişisel
donanımlarının uygun ve
eksiksiz olması sağlanmalı
ve sürekli olarak
denetlenmelidir.
İş sağlığı ve güvenliği
önlemleri işyeri mekanı,
teknoloji, üretimde
kullanılan hammadde,
üretilen ürün, ergonomi v.b.
konular daha proje
aşamasında planlanmalıdır.
Üretim sürecinde kullanılan
ekipmanlar ve kişisel
koruyucular iş sağlığı ve
güvenliği standart ve
mevzuatına uygun
üretilmelidir. Bu konuda
zorunlu standartlar
oluşturulmalı, üretim, satış
ve kullanım sırasında
standartlara göre mutlaka
denetim yapılmalıdır.
İş güvencesi ile iş
güvenliğinin birbirini
tamamladığı gerçeğinden
hareketle, tüm çalışanlar
insana yakışır "norm ve
standartta" bir sosyal
güvenlik şemsiyesi altına
alınmalıdır.
Sigortasız ve sendikasız
çalıştırma önlenmeli kayıt
dışı ekonomi kayıt altına
alınmalıdır.
Meslek hastalıklarına
ilişkin çalışmalar
geliştirilmeli, meslek
hastalıkları hastaneleri
işlevine uygun olarak
yapılandırılmalı ve
yaygınlaştırılmalıdır
Ucuz iş gücü olarak görülen
kadın işçilik konusundaki
tüm olumsuz uygulamalar
kaldırılmalıdır.
Dünyada ve ülkemizde
ürkütücü boyutlara ulaşan
çocuk işçilik konusunda,
çocuk emeği sömürüsü ortadan
kaldırılmalı, çocuklar
rehabilite edilmeli ve
eğitilmelidir.
Kazaların tekrarlanmasını
önleyecek tedbirlerin
geliştirilmesi ve sisteme
kazandırılmasını hedefleyen
reaktif yaklaşımlar yerine
kazaları hedeflemeyen,
operasyonlardaki tehlikeleri
inceleyerek "Nelerin yanlış
gidebileceğini?" araştıran,
önceden öngören, sonraki
aşamada "daha başka neler
olabilir" sorusuna yanıt
arayan risk yönetimi yani
proaktif yaklaşımlar öne
çıkarılmalıdır.
İş kazalarının önlenebilmesi
için bilimsel ve teknik
yatırımların yanı sıra,
çalışma yaşamının da
iyileştirilmesi,
sendikalaşmanın önündeki
engellerin kaldırılması,
çalışanların sosyal ve
ekonomik yaşamlarının
iyileştirilmesi
sağlanmalıdır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği
hizmetlerinin sunumu için
belirli işçi sayısı
aranmamalı; uygulamalar
devlet memurları, kendi
hesabına çalışanlar, tarım
kesimi gibi yaptığı iş ve
çevresinden etkilenen tüm
toplum kesimlerini
kapsamalıdır.
Özetle:
İş kazaları ve meslek
hastalıklarının önüne
geçilebilmesi için
işyerlerinde "önce insan,
önce sağlık, önce iş
güvenliği" anlayışı
yerleştirilmeli, tüm
süreçlerde öncelik işçi
sağlığı ve iş güvenliğinde
olmalıdır.
Tuzla Tersane Bölgesine
özel olarak DİSK, TMMOB, TTB
tarafından hazırlanan
raporun önerilerini de
burada bir kez daha
hatırlatıyoruz.
Tuzla'da ölümler, iş
kazaları seri olarak devam
ediyor: Mevzuattaki İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliğine
ilişkin maddelerin eksiksiz
uygulanmasını sağlayacak,
uygun denetimleri yapacak,
işveren bu maddeleri
uygulamadığı takdirde sonuç
sağlayacak ağırlıkta
yaptırımları uygulayacak
merci Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'dır. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği
binlerce bölünmüş işletmenin
insafına kalmışken, gemi
standartları onlarca farklı
aşamada bizzat tersane
sahibi ana işveren adına
çeşitli kuruluşlarca (Türk
Loydu gibi) formel olarak
kontrol edilmektedir. Bu
kuruluşların işin kalitesini
olduğu kadar, iş sürecini
güvenlik ve işçi sağlığı
açısından da kontrol
etmelerine yönelik
düzenlemelere gidilmelidir.
Asıl iş olan gemi yapımının
bölünerek İş Yasası'na
aykırı olarak asıl işveren
-alt işveren ilişkisi
kurulması takibe alınmalı ve
bu hukuk dışı durum
giderilmelidir. Gemi yapım
sürecinin asıl iş alanı olan
çelik profil ve sac işleme
işinin İş Yasası'na aykırı
olarak çeşitli tanımlar
altında "alt işveren" de
denilen taşerona
verilmesinin kayıt dışılığa
neden olduğu aşikardır. Bu
durum, ucuz işgücü sağlamak
amaçlı olarak iş güvencesiz,
sigortasız veya kısmi
sigortalı ve iş güvenliği
olmadan işçi
çalıştırılmasına ve
önlenebilir iş kazalarına
yol açmaktadır. Aynı zamanda
bu durumun hukuk dışılığının
tespit edilmesi ve gereğinin
yerine getirilmesi
sağlanmalıdır. Talebimiz,
sosyal sigortalar
primlerinin ana işveren
(tersane) tarafından ve
alınan ücret üzerinden
ödenmesi ile her türlü kayıt
dışılığın önüne
geçilmesidir.
Yalnızca ana işverende
kadrolu çalışan azınlık için
değil, fiiliyatta üretimin
yüzde doksana varan kısmını
gerçekleştiren alt işveren
isçilerinden de sorumlu olan
işyeri hekimleri
bulundurulmalıdır.
İş güvenliğinden sorumlu
mühendis ya da teknik
elemanın işverenlere karsı
denetim bağımsızlığı
sağlanmalı, efektif bir
üretim süreci kontrolü
gerçekleştirilmelidir.
Her tersanede, işçi
sayısının elliyi aşmasına
bakılmadan, işin ağır ve
tehlikeli olma niteliği
dikkate alınarak revir
(işyeri sağlık birimi) ve
ambulans bulundurulması
sağlanmalıdır.
Gemi İnşa Sanayicileri
Birliği'nin 2005'de
işletmeye başladığı
polikliniğin ve iş kazası
geçiren işçileri öncelikle
yönlendirdikleri Tuzla
civarındaki özel
hastanelerin kayıtlarının,
kayıt tutma ve bildirme
pratiklerinin, donanımının,
yeterliliğinin Türk
Tabipleri Birliği, SSK ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nın yetkili
birimleri tarafından
denetlenmesi gerekmektedir.
Tuzla Tersaneler Bölgesinde
yapılan üretimin ağır ve
tehlikeli iş kolu olduğu,
işçi sayısının on binler
mertebesinde olduğu göz
önünde bulundurularak Tuzla
Bölgesi'nde yalnızca
tersanelere yönelik tam
teçhizatlı bir kamu
hastanesi kurulmalıdır.
Gemi inşaat ve tamirat
isleri, 16 Haziran 2004
tarihli 25494 sayılı Resmi
Gazete'de yayınlanan "Ağır
ve Tehlikeli İşler
Yönetmeliği" kapsamındadır.
Bu Yönetmeliğin 5.
maddesinde işe alınan
işçiler için "işe giriş
hekim raporu" (ağır işlerde
çalışabilir raporu)
düzenlenmesi ve her yıl
işçinin periyodik olarak
sağlık kontrolünden
geçirilmesi, bunun rapor
haline getirilerek işçinin
dosyasında tutulması
zorunludur. Tuzla Tersaneler
Bölgesi'nde bu raporu
düzenlenme yetkisi olan
işyeri hekimi sayısının, son
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı raporunda
belirtildiği gibi 30 olduğu
görüldüğünde, bu hizmetin
gerektiği gibi yerine
getirilip getirilmediği
sorgulanmalıdır. GISBIR
bünyesindeki polikliniğin
donanımının da 25 bini askın
işçinin çalıştığı Tuzla
Tersaneler Bölgesi'ndeki tüm
isçilere sağlık hizmeti
verecek yeterlilikte olup
olmadığının incelenmelidir.
İş Yasası'nda belirtilen,
ama uygulanmayan sosyal
haklar (asıl ücret üzerinden
ve düzenli sosyal sigorta
ödemeleri, kıdem, ihbar
tazminatları, mesai
ücretlerinin ödenmesi, hafta
sonu tatili, dini ve resmi
bayram tatillerinde
uygulanması, "İtibari
Hizmet" hakkının sadece
kadrolu değil, tersanelerde
ağır ve tehlikeli işleri
yerine getiren tüm işçiler
tarafından kullanılabilmesi)
sağlanmalıdır. Bu hakların
sağlanıp sağlanmadığı
habersiz ve derinlemesine
yapılan teftişlerle kontrol
edilmelidir.
15 saate kadar varabilen
toplam çalışma saatleri ve
fazla mesailer fiili bir
mecburiyet olmaktan
çıkarılmalıdır. Ağır ve
tehlikeli bir iş kolu olan
ve maksimum dikkat
gerektiren tersane
mesaisinde, işverenler
tarafından günde 7,5 saat,
haftada 37,5 saat
sınırlandırılmasına riayet
edilmelidir. Zira
tersanelerdeki asıl işlerden
biri olan kaynak işleri
türleri, 15 Nisan 2004
tarihli ve 25434 sayılı
Resmi Gazete'de yayımlanan
"Sağlık Kuralları Bakımından
Günde Ancak Yedi buçuk Saat
veya Daha Az Çalışması
Gereken İsler Hakkında
Yönetmelik" kapsamına
girmektedir. Bu Yönetmelik
kapsamına giren islerde
fazla çalıştırma yapılamaz
(Madde 7). Bu Yönetmelik
tersanelerde de hayata
geçirilmelidir. Uygulanması
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından
denetlenmeli, yönetmeliği
ihlal eden uygulamalar
cezalandırılmalıdır.
Ana işverenler, işçilerin
ulaşımlarını kolaylaştırmak
üzere servis sağlamalı,
yemekleri çalışanların
ihtiyacını karşılayacak
şekilde çalışanlarla
birlikte belirlemelidir.
Ayrıca yemekhanelerin ve
soyunma odalarının şartları,
işçi sağlığının ayrılmaz
parçaları olarak taşeron ve
kadrolu isçi ayrımı
yapılmadan denetime ve
yaptırıma tabi tutulmalıdır.
Yukarıda özetlenen çalışma
şartlarının yaşandığı bir
sektörde sendikal örgütlenme
her zamankinden daha önemli
gözükmektedir.
Engellenebileceği halde
gerçekleşen ölümlü iş
kazalarının çoğunlukla alt
işveren ilişkileri içinde
gerçekleştiği göz önüne
alınırsa, sadece kadrolu
isçilere yönelik bir
örgütlemenin çalışma
şartlarını
iyileştiremeyeceği açıktır.
Taşeron firma ve fason
atölye isçilerine kadar
yayılmış bir sendikal
örgütlenme bu sektörde
insani çalışma şartlarının
teminatıdır. Bu nedenle,
Tuzla'da çalışan tüm
işçilere yönelik sendikal
örgütleme faaliyeti yürüten
DİSK'e bağlı Limter-İs
Sendikası'nın üzerindeki
fiili baskılara son
verilmeli, sendikalı işçiler
ve sendika aktivistleri
işten atılmamalıdır. Ayrıca
tüm çalışma hayatı için
kanayan bir yara olan,
sendikal örgütlenme
üzerindeki yasal engeller de
(noter şartı, sektör ve
işyeri barajları vb.)
kaldırılmalıdır.
İş kazalarına sebebiyet
verenler yargılanmalıdır.
İşverenlerin, maliyet
avantajını korumak amacıyla
tersanede yarattıkları
çalışma şartları, işçilerin
ölümlerine, sakat
kalmalarına ve meslek
hastalıklarına
yakalanmalarına neden
olmaktadır. İş kazası veya
meslek hastalığı durumunda
söz konusu olan yasal
süreçlerin yavaş islemesi,
bu maliyeti bir kez daha
isçiler üzerine yıkmaktadır.
Yargı sürecinin uzun
sürmesi, mâli imkânsızlıklar
ve baskılar nedeniyle
açılamayan davalarda da,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı mağdurların lehine
ceza davalarının takipçisi
olmalıdır. Bu destekle
tersanelerdeki iş
kazalarının üstünü örten ve
yenilerine davetiye çıkartan
"kan pazarlığı" pratiğinin
önüne geçilebilir.
Sonuç yerine:
TMMOB siyasal iktidarı
uyarıyor:
İş kazaları önlenebilir. İş
cinayetlerinin ise
sorumluları vardır.
Sorumluluğunuzu yerine
getirin.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
12.Ağustos.2008
den
alınmıştır
İşçileri ölüme
attılar!
Gökhan
Karakaş İstanbul
Tuzla’da bir
kurtarma botu testinde 3
işçi öldü, 1’i ağır 15 işçi
de yaralandı. Sendikacılar,
kurtarma botu testinde
tersane işçilerinin kum
torbası yerine konulduğunu,
insanların kobay olarak
kullanıldığını iddia etti
|
MADEN MÜHENDiSLERi ODASINDAN
İŞ CİNAYETLERİ
DURDURULSUN
11 Ağustos 2008 tarihinde Tuzla tersaneler bölgesindeki özel bir
tersanede bir filikanın (cankurtaran) güvenlik testi yapılırken
halatın kopması sonucu, 16 işçi yüksekten denize düşmüş, denize
ters şekilde düşen filikanın içindeki işçilerden 4‘ü yaşamını
yitirmiş, 12‘si de yaralanmıştır. Öncelikle yaşamını yitiren
işçilerin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar
diliyoruz.
Tuzla tersanelerinde yaşanan bu olay sıradan bir iş kazası
değildir. Test edilen filikaya kum torbaları yerine işçilerin
bindirilerek test yapılması bu olayın bir iş cinayeti olduğunu
göstermektedir. Daha önceki iş kazalarında da belirttiğimiz gibi
işyerlerinde yaşanan yapısal sorunlar çözülmeden benzer
kazaların önlenmesi olanaklı değildir.
Tuzla‘da, neo-liberal politikaların bir dayatması olan
örgütsüzleştirme-sendikasızlaştırma ile taşeronlaştırma, gayri
insani ve hukuksuz çalışma koşulları olduğu sürece bu tür acı
olaylar yaşanacaktır. Sermaye; gerekli olan iş güvenliği
önlemlerini almak, işin özelliklerine uygun çalışma ortamı
yaratmak yerine daha fazla kar uğruna çalışma koşullarını
zorlayarak adeta kan üzerinden kar etmektedir. Böylesi gayri
insani koşullar ancak insan haklarının, hukukun ve demokrasinin
yerleşmediği geri kalmış ülkelerde görülmektedir. İnsanlarımız
bu duruma layık değildir. Bu vahşete artık dur denilmelidir. Bu
kazadan sorumlu tüm yetkililer; vicdani, siyasi ve hukuki
sorumluluklarını yerine getirmelidir.
AKP hükümetince uygulanan politikalar sonucu ülkemiz bir ucuz
emek cenneti yapılmış, düşük ücretli, güvencesiz ve ağır çalışma
koşulları, rızasız fazla çalışma süreleri egemen hale
getirilmiştir. Örgütlenme özgürlüğünün önüne engeller
çıkarılmıştır.
Özgün koşulları nedeniyle dünyanın en zor ve son derece ağır
çalışma şartlarının olduğu madencilik alanında da benzer olaylar
yaşanmaktadır. Maden ocaklarında son 5 yılda 500 maden emekçisi
yaşamını kaybetmiştir. Binlercesi de yaralanmıştır. Madencilik
ve tersane sektöründe artan iş cinayetlerinin yaşanan vahşi
kapitalizmden kaynaklandığı, özelleştirme ve taşeronlaştırma
uygulamalarının açık bir sonucu olduğu gerçeğini atlayarak
sadece vicdanlarımızda yargılanması, sorunu siyasal
gerçekliğinden koparmak ve asıl kaynağını görememek anlamına
gelmektedir.
Odamız, benzer kazaların yaşanmaması için aşağıda belirtilen
önlemlerin alınmasını önemli görmektedir:
Özelleştirmeler durdurulmalı, rodövans ve taşeronlaşma
uygulamalarına son verilmelidir.
Örgütlenme hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
İş güvenliği yasasının acilen çıkarılması bir zorunluluktur. Bu
konuda TMMOB‘nin görüşleri yasada mutlaka yer almalıdır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı‘nın gerekli uygulama ve
denetimleri layıkıyla yapabilmeleri için, kadrolarını nitelik
olarak güçlendirmesi gereklidir.
Sektörde ulusal düzeyde acil durum planı ve risk haritalarının
çıkarılması ve bu doğrultuda saha denetimlerinin yapılması büyük
önem taşımaktadır.
İş güvencesinin olmayışı, aşırı zorlanma, uzun mesailer ve
ergonomik olmayan çalışma koşulları nedeniyle vücudun yorgun
düşmesi, ekonomik yoksunluk ve buna bağlı oluşan yetersiz
beslenme, ailesel sorunlar ve benzeri durumlar; kazalara
davetiye çıkarmaktadır. Kazaların önlenebilmesi için bilimsel ve
teknik yatırımların yanı sıra, çalışma yaşamının da
iyileştirilmesi zorunludur.
Tüm çalışanların; İSG mevzuatı, uygulamaları ve karşılaşılacak
muhtemel riskler konusunda bilinçlenmelerini sağlayarak, iş
kazası sayısını ve kaza sonucunda meydana gelen maddi ve manevi
zararları azaltmak, çalışanların meslek hastalıklarından
korunmalarını sağlamak, dolayısıyla mevcut iş sağlığı ve
güvenliği durumunu iyileştirmek amacıyla çeşitli araştırma ve
eğitim faaliyetlerinin artırılması gerekmektedir.
Ölümlere, yaralanmalara ve maddi kayıplara neden olan kazaların
ve meslek hastalıklarının önlenebilmesi için gerekli olan
düzenleme, araştırma ve geliştirme programlarının doğru şekilde
yapılandırılabilmesi; ilgili bakanlıkların, kurum ve
kuruluşların, üniversitelerin, sendikaların ve meslek odalarının
birliktelik ve işbirliği yapma zorunluluğunu beraberinde
getirmektedir.
Madencilik sektörü ve diğer sektörlerdeki tüm çalışanların
örgütlenmesi teşvik edilmeli ve insanca yaşayabilecekleri
politikalar uygulanmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
12 Ağustos 2008, Ankara |