19. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası kutlandı

Sayın Murat BAŞESGİOĞLU'nun Açılış Töreninde yapmış olduğu konuşma

İşveren ve işçi kuruluşlarımızın değerli temsilcileri,

ILO’nun değerli temsilcisi,

AB Komisyonu’nun değerli temsilcisi,

Değerli Basın mensupları,

Bakanlığım öncülüğünde, 19 yıldan bu yana düzenlenen ve giderek kurumsal bir yapı ve anlayış özelliği kazanan İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası münasebetiyle sizlerle bir arada bulunmaktan duyduğum mutluluğu belirtiyor, hepinizi en içten duygularla selamlıyorum. Hoş geldiniz..

 Değerli konuklar,

İnsanoğlu, ahlâki, ailevi ve toplumsal açıdan bir takım sorumluluklara sahiptir. Bunlardan birisi de, sahip olduğu beden ve ruh sağlığını  korumak  ve geliştirmektir. Zira insanoğlu için sağlık ve güvenlik, sosyal gelişmenin temel unsurudur. Kişilerin kendi sağlıklarını koruma ve geliştirme, güvenliklerine önem verme bilincine erişmeleri ve  sağlığın tüm yaşam boyunca sürekliliğinin sağlanması ile arzu edilen sosyal gelişme temin edilebilecektir. 

Bu itibarla, son yıllarda bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar da, bu sorumluluğa atıfta bulunarak, bu yönde insanların eğitilmesi ve bilinçlendirilmelerine ilişkin programlar hazırlamaktadır. Keza, sürekli işbirliği içinde olduğumuz Uluslar arası Çalışma Teşkilatı (ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü ile Avrupa Birliği İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı bu tür programlarla eğitim, bilinçlendirme ve duyarlık artırmayı ön plana alan kuruluşlardır. Bizim de yaklaşımımız, bu çalışmalarla paralellik arzetmektedir.

Anayasamızda da yer aldığı şekilde; kişilerin sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı en temel insan haklarından biridir. Sağlıklı ve güvenli çevre dendiğinde; aileden başlayarak, yaşam alanı, çalışma ortamı ve diğer sosyal çevre birlikte ele alınmakta ve bütün yaşam alanlarının güvenli ve insan odaklı olarak düzenlenmesini ifade etmektedir.

Böyle bir yaklaşım ise, ancak sağlık ve güvenlik bilinicine sahip olmakla gerçekleşebilir. Kişilerin sağlık ve güvenlik bilincini geliştirmeye yönelik davranışlar kazanması da, sürekli ve bazen günlük yaşantımızın her safhasında eğitimle mümkündür.

Bu itibarla, sağlıklı ve güvenli davranma “kültürel bir davranış modeli” olup, küçük yaştan itibaren ve toplum içinde tekrarlanan örneklerle pekiştirilmelidir. Çocuk ve gençlerin bilinçli bir şekilde eğitilmeleri yanı sıra aileden başlayarak, işyerinde, büroda, her tür çalışma alanında ve  toplumun her kesiminde örnek davranışlarla özendirilmeleri, yönlendirilmeleri gerekmektedir. 

Değerli konuklar,

Bakanlığımızın  çalışma hayatının sorunlarına çözüm bulma çalışmaları büyük bir gayret ile devam etmektedir. Yılların birikmiş sorunları Türk insanına daha iyi hizmet verme, çalışma barışının sağlanması ve vatandaşlarımızın mutluluğu temelleri üzerine inşa edilmiş bir yaklaşımla çözümlenmeye çalışılmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği yaklaşık 30 yıldır adeta unutulmuş ve kendi haline bırakılmış iken bu gün daha geniş bir  bakış açısıyla, mevzuatından başlamak üzere, eğitime, duyarlaştırmaya, bilgilendirmeye, ikna etmeye dayalı  bir yaklaşımla yeniden ele alınmaktadır. Ancak yılların ihmali bazen kısa sürede kapatılamamakta ve sonuçları  hepimizi üzebilmektedir.  

Geçen yıl Kastamonu’nun Küre ilçesinde meydana gelen ve 19 çalışanımızın hayatına mal olan kazadan sonra bu yıl da Gediz’de meydana gelen kazayla 17 işçimiz hayatını kaybetti. Hepimiz tarifi imkansız bir üzüntüye boğulduk.  Gediz’deki kazadan bir gün sonra 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı idi. O gün onlarca çocuğumuz bayramlarını kutlayamadılar.  Hep birlikte dönüp aynı soruları sorduk; “bu kazalar niçin oluyor, önlenemez miydi” diye. Yapılan incelemelerin sonucunda, kazaların sebeplerine bakıldığında; en önemli unsurun “bilinçsizlik ve umursamazlık” olduğunu görmekteyiz. Çok basit ve düşük maliyetli  tedbirlerle, biraz daha duyarlı ve dikkatli davranmakla  önlenebilecek olaylar, sonuçta maalesef, maddi ve manevi yıkım haline dönüşebilmektedir.  

Bir işveren için üretmek ve kazanç sağlamak elbette önemli olmalıdır ve bir işyeri kurmanın temel sebebi de budur. Ancak,  “üretmek ve kazanmak insanlara rağmen değil; insanlarla birlikte, insanlar için”  olmalıdır.   Sağlık ve güvenlik hiçe sayılarak üretim düşünülmemelidir. 

İşyerinde sağlık ve güvenlikle ilgili şartları sağlamak işverenin öncelikli ödev ve sorumluluğudur. Çalışanlarımız da, işveren tarafından alınan her türlü tedbire riayet etmek ve talimatlara uymakla yükümlüdürler.  İlgili düzenlemeleri hazırlamak ve uygulanmasını denetlemek ise, elbette kamu olarak bizim görevimizdir. Fakat uygulamanın etkinlik kazanması ve bu görevin en sağlıklı şekilde yerine getirilmesi, ancak tarafların uzlaşma içerisinde iş sağlığı ve güvenliğinin önemine inanmaları ile mümkündür.  

Bakanlığımız son iki yıl içinde çalışma hayatıyla ilgili reform niteliğinde gelişmeler gerçekleştirmiştir. Bütünüyle yeni bir yaklaşımla ele alınarak yeniden yapılan İş Kanunu yanı sıra  SSK, Bağ-Kur, Türkiye İş Kurumu Kanunları ve son bir yıl içinde bu kanunlarla bağlantılı olarak 50’nin üzerinde yönetmelik yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.  

Değerli konuklar,

Süratle değişen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz. Çalışma hayatının dinamizmi ile, dünyada yaşanan süratli değişim ve gelişimi birlikte değerlendirdiğimizde, mevzuatların da dinamik bir yapı ile sürekli değerlendirmeye tabii tutularak güncellenmesinin bir ihtiyaç olduğu ortaya çıkmaktadır.  

Bu kapsamda çalışmalarını sürdüren Bakanlığımızın Sosyal Güvenlik Reformu ile ilgili çalışmaları belirli bir aşamaya getirilmiş ve iki yasa tasarımız meclise sevk edilmiştir. Bu yasa tasarılarında da iş sağlığı ve güvenliği dikkate alınmış,  iş kazası ve meslek hastalığının kapsamı genişletilerek, yıllardır çalışanlar arasında bir ikiliğe neden olan düzenlemeler yeniden ele alınarak tüm sigortalıların aynı haklardan yararlanmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmıştır.  

İnsan hayatının kutsallığı ve iş sağlığı ve güvenliğinin evrensel bir insan hakkı olduğu  yaklaşımı ile iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hazırlıkları süren kanun tasarısında  memurlar, tarımda çalışanlar ve bağımsız çalışanlar da iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili koruyucu önlemlerden yararlanabilir hale getirilecektir. 

Bu güne kadar Bakanlığımız tarafından yürütülen çalışmaların sonuçlarına baktığımızda münferit bir kaç olay haricinde yapılan bu çalışmaların ülke genelinde iş kazası sayılarında  büyük oranda düşme şeklinde kendini gösterdiği açıkça görülmektedir. Örnek vermek gerekirse; 1999 yılında Bin 333 olan ölümlü iş kazası sayısı, 2003 yılında 811’e düşmüştür. Ancak, biz bunu yeterli görmüyoruz. 

İş kazaları ve meslek hastalıklarının sayısını daha da aşağı çekmek için gereken mevzuat çalışmaları, denetim sisteminin iyileştirilmesi ve etkinleştirilmesi, sosyal tarafların, çalışanların duyarlaştırılması gibi etkinliklerimizi Bakanlık bünyesindeki birimlerimiz vasıtasıyla titizlikle sürdürmeye büyük bir çaba gösteriyoruz.  

Yeni mevzuatların uygulanmaya başlanması ile de çalışma hayatında, çalışma şartlarında önemli iyileşmelerin olması, iş kazaları ve meslek hastalıklarında azalmaların olması beklenmektedir.  Ancak bu beklentilerin gerçekleşmesi için daha önce de belirttiğim gibi işverenlerimize ve işçilerimize önemli görevler düşmektedir. Bizler ne kadar kural koyarsak koyalım, çalışanlarımız kendi sağlık ve güvenliklerini düşünmez ise, işverenlerimiz güvenli ve sağlıklı bir işyerinin verimlilik açısından, üretim açısından, rekabet açısından ne kadar önemli olduğunun farkına varamazlar ise  konulan  kuralların uygulamaya konulması zorlaşır ve beklenen yarar da gerçekleşmez.  

İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğümüz,  Bakanlığımız görevleri arasında yer alan iş sağlığı ve güvenliğini sağlayacak tedbirlerin alınması, toplumun sağlık ve güvenlik konularında duyarlaştırılması, mevzuatın etkin uygulanmasının sağlanması için son yıllarda ülke genelinde ciddi etkinlikler düzenlemekte olup bu çalışmaların bir devamı olarak 4-5 Mayıs 2005 tarihlerinde 19uncu İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası etkinliklerini düzenlemektedir.  

Değerli konuklar,

Türkiye’nin  sanayileşme yolunda büyük bir ivme ile ilerlemekte olduğunu hep birlikte memnuniyetle izliyoruz. Sanayileşme sürecinin iş kazaları, meslek hastalıkları, çevre kirliliği gibi bilinen olumsuzluklarının asgari düzeye indirgenmesi hepimizin ortak sorumluluğudur.   Bunun gerçekleşebilmesi için bütün sosyal taraflarla birlikte çalışanların ve toplumun güvenlik kültürüne sahip olması ve çalışanların sağlık ve sosyal refahlarının temini amacıyla ILO ‘nun 155 sayılı sözleşmesi gereği Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi kurulmasına karar vermiş ve tüm sosyal tarafları 6 Mayıs 2005 tarihinde, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası içinde ilk toplantısını yapmak üzere davet etmiş bulunuyoruz.

Ulusal Konseyden beklentilerimiz bütün tarafların üzerinde uzlaştığı iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hedeflerin belirlenmesi ve daha sonra top yekun bir hareketle belirlenen hedeflere ulaşmada güç birliğinin yapılmasıdır.

Sosyal diyalogun önemine inanan Bakanlığımız bütün çalışmalarını yine paydaşların katkı ve katılımları ile sürdürmeye devam edecektir. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası münasebeti ile tüm ilgili tarafların destek ve işbirliğine teşekkür ediyor,  saygılar sunuyorum.  

 

 

 

 

 

sayfa başı >>